Gidiyorum
I’m Leaving
gitmek: to go
Zaman sadece birazcık zaman
Time, just a little bit of time
zaman: time
sadece: only
birazcık: a little bit
Geçici bu öfke, bu hırs, bu intikam
This anger, this ambition, this revenge is temporary
geçici: temporary
öfke: anger
hırs: ambition
intikam: revenge
Acılarımız tarih kadar eski
Our pains are as old as history
acı: pain
tarih: history
eski: old
Nefes alıp vermek misali olağan
As ordinary as breathing in and out
nefes: breath
almak: to take (inhale)
vermek: to give (exhale)
misal: example, like
olağan: ordinary
Zaman sadece birazcık zaman
Time, just a little bit of time
zaman: time
sadece: only
birazcık: a little bit
Son bulduğu yerde sevgiler bir tek an
Where love ends, it lasts only a moment
son: end
bulmak: to find
sevgi: love
an: moment
Böyle benzer izler etrafında
All around such familiar traces
benzer: similar
iz: trace
etraf: surroundings
Alışkanlıklarımız bile sıradan
Even our habits are ordinary
alışkanlık: habit
sıradan: ordinary
Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde
I’m leaving, with all my loves in my heart
gitmek: to go
aşk: love
yürek: heart
Gidiyorum kokun hala üzerimde
I’m leaving, your scent still clinging to me
koku: scent
hala: still
üzerim: on me
Sana korkular bıraktım bir de yeni başlangıçlar
I’ve left you fears—and some new beginnings
korku: fear
bırakmak: to leave
başlangıç: beginning
Bir kendim bir ben gidiyorum
It’s me and myself—leaving
kendim: myself
ben: I
gitmek: to go
Zaman sadece birazcık zaman
Time, just a little bit of time
zaman: time
sadece: only
birazcık: a little bit
Kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan
My anger comes from fearing loneliness
kızgınlık: anger
yalnızlık: loneliness
korkmak: to fear
Bilirsin karanlıktan da ürkerim çocuklar gibi
You know I fear the dark like a child
bilmek: to know
karanlık: darkness
ürkmek: to be scared
çocuk: child
Işıkları hep yakarım bu korkudan
I always turn on the lights—because of this fear
ışık: light
yakmak: to light/turn on
korku: fear